‘WEB’ Kategorisi için Arşiv

2013 yılında, eticaret hacmi bir önceki yıla oranla % 30 artarken geçtiğimiz yılda olduğu gibi pek çok yatırımlar, birleşmeler ve kapanmalarla geçti. türkiye’deki internet kullanıcı sayısı da benzer oranda arttı. Kendi gözlemlerime baktığımda eticaret’in farkına varmış imalatçıların çok güzel sonuçlarla karşılaştığına şahit oldum. Anadolu’nun pek çok yerinde bu kalkınmayı gördüğüm için kendi adıma mutluyum. Bunların yanında ortak pazar alanlarına bilhassa gittigidiyor.com ‘a tüketici talebinin arttığı bir yıl oldu.

Gözüme çarpan, Türkiye eticareti için önemli olduğunu düşündüğüm olaylar;

N11.com açıldı

Doğuş Grubu ve Koreli Sk Group’un ortak projesi N11.com ‘un açılışı kuşkusuz geçtiğimiz yıl Türkiye’de gerçekleşen en önemli eticaret  olaylarından biriydi. Söylendiye göre n11.com,  500 milyon Doğuş ve 500 milyon Sk Group olmak üzere 1 milyar dolar sermaye ile kuruldu.

Kurulduğu Mart ayından yıl sonuna kadar 185 personel, 7.000 mağaza,  240.000.000 TL ticaret hacmine, 5.000.000 aylık ziyaretçiye ulaştı. İletişimde olduğum pek çok eticaret firmasından n11 hakkında aldığım dönüşler ise ilk başlarda biraz serin olsa da satışlarının artarak güzel gittiği yönünde. gittigidiyor.com trafiği ve dönüşlerine ulaşmasına ise oldukça zaman var diyebiliriz.

Yatırımlar & Birleşmeler
akakce.com’a Japon Yatırımı;
Japon Netprice Grubu, akakce.com’un %20’sini satın aldı. Bunun karşılığında 5.000.000$ ‘ı akakce.com kasasına koyduğu düşünülüyor.

sadecehosting
Yerli hosting ve datacenter firması sadecehosting, İngiliz Telecity Group tarafından 38.000.000 $ bedel ile satın alındı.

idefix’e d&r çengeli
D&r,  idefix’i 11.500.000 TL ‘ye satın aldı. Idefix’in 2012 net satışı 24.000.000 TL ‘ydi.

Aslanoba Yatırımlarıaslanoba logo
Geçtiğimiz yıl eticaret sektöründe  adından en çok söz ettiren kişilerin başında Erikli Su eski CEO’su Hasan Aslanoba geldi dersem sanırım abartmış olmam.
39 farklı farklı şirkete 35 milyon $ yatırıma imza atan Aslanoba’nın yatırım yaptığı projelerin bir kısmı;
etohum, ehil.com, , modanisa, infodif, bitaksi, tasit.com,  fit&color, onlinemarket, sopsy, guvenrehberi, lilakutu, idemama, hazinem.com, dugun.com, cloudarena, buldumbuldum.com, mailmag, ininal, vivense, metrekare, hemenkiralik, firsatbufirsat, incir, alwaysfashion, tablet seminerler, bony, anymeeting

 

TTNet’ten eticaret Atakları

Martı ayında okacabukaca.com ile fiyat karşılaştırma sitesi alanına giren TTNET, aynı anda ttnetcarsi.com.tr ‘den kendi ürünlerinin eticaretine başladı.

Ekim ayında tanıtılan Tivibu Çarşı ise, akıllı televizyon üzerinden konum bazlı online alışveriş fırsatı sunuyor.

Televizyon Reklamı Furyası
n11.com, Doğuş Grubu’nun medya olanaklarını reklam alanında kullandığı gibi, program içerikleriyle de n11 tedarikçileriyle ropörtaja kadar fazlasıyla besledi. Doğan Holding’in Online’da amiral gemisi hepsiburada.com’un buna cevabı Gülben Ergen ve Fatih Terim’li reklamlarıyla geldi. n11’in bu ünlülere cevabı Sergen Yalçın’lı reklamı ile oldu.

2013’te benim favorim ise akakce.com reklamlarıydı;

Yemeksepeti’nin Yurdışı Hamleleri

Suudi Arabistan ve Lübnan’da hizmet vermeye başlayan yemeksepeti, Yunanistan’da faaliyet gösteren Clickdelivery.gr‘yi 3.000.000 £ karşılığında satın aldı.

Ve kapanmalar…
2012’de olduğu gibi 2013’te de büyük ölçekli kapanmalar oldu.

Daybuyday ve Yenicarsim
2012’de olduğu gibi 2013 de kapanmaların yaşandığı bir yıl oldu. daybuyday ve yenicarsim.com ‘u kapatan Doğan Online kapanmalarda başı çeken isimlerden.  daybuyday.com, Cem Hakko ve hepsiburada.com’un ortaklaşa başlattığı bir projeydi.

Vipdukkan.com
2011’de ePlanet Capital tarafından 5.000.000 $ yatırım almış olan vipdukkan,  sektörün içinde bulunduğu rekabet koşullarından ötürü kapanma kararı aldı. Beni korkutan ise vipdukkan.com kurucu ortaklarından Oğuz Şenol’un bir çok şirketin borçlar ve yatırımlar ile ayakta durabildiklerini açıklamasıydı. Eğer doğru ise 2014’te de pek çok yeni kapanışa şahit olacağımız anlamına gelyor.

Gimora.com
Geçtiğimiz yıl Aksoy İnternet Ventures ‘dan yatırım almış olan gimora, şaşırtıcı bir hızla 2013 Mart ayında kapandığını duyurdu.

 

Kobimaster endeavor

Kobimaster

Geçtiğimiz haftalarda, Ben Rooney’in Wall Street Journal’da Türkiye ile ilgili yayımladığı yazıyı okudum.
Ben Rooney;
“Akdeniz kıyısında yapılan Startup Konferansında, içten içe şu söyleniyordu; artık daha az konuşma, daha çok hareket lazım. Her ülkede bir ulusal şampiyon gerekli, Finlandiya’nın Rovio’su var (Angry Bird’ün yaratıcısı şirket), İsveç’in Spotify’ı var. Ya Türkiye’nin nesi var?” diyordu.

Bu sorunun yankısı bitmeden güzel haber Atina’dan geldi. 11-13 Mart tarihleri arasında Atina’da düzenlenen Uluslararası Endeavour Panelinde Kobimaster Girişimci Firma seçildi.

Kobimaster, e-ticaret yapan firmalara gerekli e-ticaret siteleri ve otomasyon / entegrasyon altyapıları sağlayan, Armain Technology tarafından geliştirilen bir yazılım.

Endevaour, uluslararası sermayedarlardan oluşan bir girişimci ağı. Düzenlediği organizasyonlar ile seçtiği girişimleri ağına dahil ederek üye girişimciler ile sektörün önde gelen duayen ve yatırımcıları arasında danışmanlık, networking ve finansal köprüler kuruyor.

Kobimaster, dünyanın en gelişmiş yazılım altyapılarından biri olduğunu ispatlamış bir ürün.
Bu koşullar altında uluslararası bir mentor desteği ile Kobimaster’ın dünyada büyük başarı sağlayacağını düşünüyorum. Third party yazılımlarla ve global/yerel ortaklarla güçlendirilebilecek webservis yapısı şu anda bile mevcut. Özellikler anlamında ise yurtdışında bile yeni kullanılmaya başlayan eticaret trendlerini kullanıcılarına sunan bir yazılım. Türkiye’de kendi sektöründe başvuran diğer firmalar olmasına rağmen sadece Kobimaster’ın seçilmesinde bu etmenlerin payı olduğunu düşünüyorum.

Dünyaca çapındaki e-ticaret sitelerinde bir Türk şirketinin imzasını görmek sizi de gururlandırmaz mı?

2012 Türkiye e-ticareti için konsolidasyon yılı oldu diyebilirim. Ana başlıklarda ise satın almalar, kapanmalar ve grupların e-ticaret projeleri oldu.  Pek çok proje yatırım ve cirolarını katlarken  pazardan büyük çekilmeler de yaşandı. 2012 Türkiyesinde  kaydadeğer bulduğum 9 e-ticaret olayı kronolojik sırayla aşağıda;

klikSA kliksa

Sabancı Holding 2012’ye KlikSA ismindeki iddialı eticaret sitesi ile girdi. Aslında Sabancı, teknosa.com.tr ileyıllardır internet satışının içindeydi ama klikSA ile yeni bir soluk yakalamayı hedeflediler. klikSA.com, ilk 3 yıllık hedefini 1 milyar dolar olarak açıklamış olsa da diğer holdinglerin internet iştiraklerine göre mütevazi kaldığını düşünüyorum. Bunda site alt yapısı ve tasarımının amatör bulmamın da payı da var. Sitenin bir yılını doldurmadan site tasarımını değiştirmesi de bunun kanıtı. Umarım ilerleyen günlerde Sabancı Grubu daha isabetli bir vizyonla e-ticaret pastasından hakettiği payı alır. epttavmcom_1337353473

e-ticaret’e 3. boyutu devlet getirdi; ePttAVM
3 boyutlu sanal mağazacılığı Türkiye’de başlatanın devlet olacağını tahmin edemezdim açıkçası. Kobimaster işbirliği ile devam eden projede kobilerin ptt güvence ve lojistiği ile eticarete teşvik edilmesi uzun vadede ise ihracata katkıda bulunması hedefleniyor.  2013 itibariyle mağaza ve ziyaretçi içeriği hızla artıyor.

evidea.com Tiger Capital’den yatırım aldıevidea
İlk tur yatırımını Alibaba.com’un yatırımcılarından Tiger Capital’den almış olan evidea.com, ikinci turda da aynı fondan 1.000.000 $ ‘lık yatırım alarak değerini 10.000.000 $ ‘ın üzerine çekti. 2013 yılına kadar yıllardır Kobimaster yazılım altyapısını kullanan evidea.com bu alanda ilk değil. Kobimaster altyapılarını kullanmış olan gimora.com Aksoy Internet Ventures’dan, balerin.com ise 212 Capital Partners’dan yatırım aldı.

BKM Expressbkmexpress
Bankalar Arası Kart Merkezi, dijital cüzdan, banka ve kredi kartlarını bir araya toplayarak kendi ödeme sistemini çıkardı. Bu sistem sayesinde tüketiciler kredi kartı bilgilerinin tamamını değil bir kısmını siteye giriyorlar ve bankadaki kaydından telefon numarasına güvenlik şifresi otomatik olarak gidiyor. Kobimaster entegratörlüğünde başlayan bu proje tv reklamlarının da etkisiyle 2012’nin en çok konuşulan eticaret konularından biri oldu.

Lidyana’ya Rusya’dan Yatırımlidyana
Aralık 2011’de kurulan, futbolcu Arda Turan’ın ortaklığıyla gündeme gelen lidyana.com, Yandex’in de yatırımcılarından olan ru-net’ten yatırım alarak değerini 10.000.000$’ın üzerine çıkaran bir diğer eticaret girişimi oldu.

Rocket Internet Türkiye Pazarına Hızlı Girdi / Hızlı Çıktı
Dünya çapında agresif stratejileriyle bilinen Rocket Internet, 2012 başında sporena.com, evimister.com, zidaya.com, namshi.com, eleseri.com , westwing.com.tr gibi sitelerle Türkiye pazarına girerek kısa sürede piyasadan iki katı bedellerle transfer ettiği 400 çalışana ulaştı. Ağustos ayında Türkiye operasyonunu aniden kapatan Rocket Internet’in çıkışı iflastan deği, Türkiye pazarında “yeterli karlılığı” bulamamasından kaynaklandı.
yemeksepeti

Yemek Sepeti’ne 44.000.000 $ yatırım

Facebook’un da yatırımcılığını yapan General Atlantic yatırım fonu, yemeksepeti.com’un azınlık hisseleri için 44.000.000 $ yatırım yaptı.

Pabbuc.com kapandıpabbuc
Türkiye e-ticaretinin ayakkabı dikeyindeki ilk temsilcisi olan pabbuc.com ani bir kararla hizmetlerini durdurduğunu açıklayarak herkesi şoke etti. Pabbuç, 2012 başında iki yıl ardarda %500 büyüme sağladığını açıklamıştı.

Doğan Online Yatırımları
2012’ye altincicadde.com ‘u açarak hızlı başlayan Doğan Online, Mart ayında evmanya.com’u satın aldı. 2012’nin son haftasında, Türkiye’nin en eski e-ticaret şirketlerinden idefix’i satın aldı.

 

Facebook, dünyanın en büyük perakende alışveriş sitesi olma hedefinde başarısız oldu ve günden güne uzaklaşıyor. Satış tarafındanki son stratejisinin mahalli iş ortaklarından kampanya kodları üzerinden komisyon almak olduğunu da göz önüne alırsak bunun kabullenildiğini anlayabiliriz. Facebook’un bizzat hayal kırıklığıyla çıktığı bu süreçten, facebook’ta mağaza açan dev firmaların da hüsranla çıktığını, facebook mağazalarını birer birer kapattığını görüyoruz malesef.

Gap, J.C. Penney, Nordstrom ve GameStop gibi markalar büyük ümitlerle facebook üzerinden açtıkları mağazaları ilgi göremeyince kapattılar.Firmaları teşvik eden ise milyonlarca facebook takipçileri oldu. Örneğin GameStop’un facebookta 3.500.000 hayranı, GameStop facebook mağazasını 6 ay ayakta tutabildi. Facebook mağazasını ilk açanlardan Max Factor’un facebook mağazasına ise günlerdir ulaşamıyorum. Sanırım onlar da sessiz sedasız kapattılar. 1.000.000’dan fazla facebook hayranı olan 1 Kadın 1 Erkek dizisinin facebook mağazasında da aynı durum geçerli.

Facebook Store neden tutmadı?

Facebook’tan David Firsch’in söylediği gibi, Facebook insanların arkadaşları ile birlikte vakit geçirmekten ve paylaşımlarda
bulunmaktan keyif aldıkları bir mecra. Bu durumdaki kullanıcılara geleneksel yöntemler ile bir şeyler satmaya çalışmak da hiç
kolay değil. Bana kalırsa php altyapısının internet satış sitesi için biçilmiş kaftan olmaması, facebook mağazalarının yavaş olması, uzun bekleme süreleri, önceden alınan uygulama izinleri, framelerin kayması, browserı kasması gibi sebeplerin de bunda payı var.
Türkiye’de facebook mağazacılığı;
Türkiye’de Facebook Mağazacılığı kavramını yaygınlaştıranlar, facebook store ve fcommerce gibi buzzwordlerin moda rüzgarlarını paraya çevirmek isteyen bazı eticaret site sağlayıcı firmalar oldu. Bu firmalar kolaya kaçarak Facebook Apileri ve Open Graph Protocol bile kullanmadan, sadece facebook sayfasındaki ürünlerden eticaret sitelerine link vererek facebook mağazası açtıklarını iddia ettiler. Zaten hiç bir facebook mağazası açmaya gerek kalmadan firma hayran sayfasından da bu işlem yapılabildiği için sektör dışında, çok da bilgisi olmayan insanları hatalı bir şekilde yönlendirmekten öteye geçebildiğini düşünmüyorum. Aynı mantıkla gidersek  fotoğraftakine de gayet güzel bir facebook store diyebiliriz:)

Sonuç olarak; mevcut online mağazalarının aynısını bir Facebook uygulaması haline getirmenin bir çözüm olmadığı artık açıkça görülebiliyor. Uzmanlar ve bu işi bizzat yapanlar bunu paranın ve zamanın çöpe atılması olduğunu dile getiriyor. Yani facebook ve diğer sosyal medya araçlarını doğru bir şekilde kullanıp eticaret sitemizin trafiğini ve prestijini arttırmaya devam.

Bulut Bilişimin moda bir tabir haline geldiği günümüzde, bulut bilişimin meyvelerinden biri daha sessiz ama güçlü bir şekilde ilerliyor. Tüm bunlar, Amerikalıların 80’lerin başında  geliştirip kalkınmalarında dinamo etkisi yapan “core business” iş modelinin bilişim sektöründenki uygulaması aslında.

“core business” dediğimiz mevzu şirketin ana faaliyet alanı, yani bir firma motor üretiyorsa, motor üretmenin haricindeki diğer işler onun ana faaliyet alanı dışındadır ve mümkün mertebe “outsource” etmelidir. Örneğin firma personelinin yemeği için kendi yemekhanesini işletmek yerine bir “catering” firmasına vermesi hem ekonomik olarak avantajlı olmakta hem de şirketin ilgi odağının asli olmayan işlerle dağılmasına engel olmaktadır.

Firmaların yazılım hizmetleri için de aynı şey geçerli.  Firmalar büyüdükçe eski kara tahta – bakkal defteri düzeninden zorunlu olarak kurtuluyor. Bu sistemler ve şirket içindeki kullanıcı sayısı  büyüdükçe ağ erişimiyle ulaşım ve server üzerinden yayın gibi gereksinimler gerekiyor. Bunun için bir sadece bir server edinmek ise 8.000$ civarı ve aylık ek masrafları da ve bakım için verilecek data center ücretlerini unutmamak gerekli.

Microsoft, Google, Oracle gibi dev firmalarında bu büyüyen “cloud computing” alanında kıyasıya kapıştığı bu dönemde  globalleşmenin hızlanması, internet ve mobil cihazların yaygınlaşmasının yanında ekonomik sıkıntı ve krizler, işletmelerin yazılım ihtiyaçlarını “saas” yöntemine itiyor.

Cloud computing, Software as a service, hizmet modelli yazılım gibi kavramlar son yıllarda popüler olsa da aslında iş uygulamalarının barındırmalarının merkezileştirilmesi 1960’lara kadar uzanıyor. IBM ve diğer mainframe sağlayıcıları, dünya çapındaki datacenterlarında banka ve diğer devasa organizasyonlara  o dönemlerde cpu gücü ve veritabanı depolama alanında hizmet veriyordu.

90larda internetin yaygınlaşması, Application Service Providers (ASP)  denilen yeni bir merkezi hesaplama sınıfının ortaya çıkmasına sebep oldu. Bunlar, belirli iş uygulamaları için özelleşmiş hizmet sağlayıcılığı ve merkezi yönetim ile masrafları azaltmak için, işlere hosting ve özel iş uygulamalarının yönetim servisi gibi hizmetler sağladılar.

Saas Modeli nereye gidiyor?

Bu konuda linkedin profesyonellerinde yapılan 170 denekli mütevazi bir ankette Saas modelinin nereye gittiğini soruluyor.

  1. CRM/Sosyal CRM: %36
  2. Verimlilik/Ortak Çalışma Uygulamaları: %25
  3. Muhasebe ve Finans Uygulamaları: %19
  4. Pazarlama Otomasyonu: %10
  5. Proje Yönetimi: %8

SaaS Teknolojileri ve Kurumlara sağladığı avantajlar;

  • Sunucu maliyetleri azaltılır.
  • Teknik bakım ve uygulama geliştirme maliyetleri azaltılır.
  • Güncelleme işlemleri ve maliyetleri sıfırlanır.
  • Lisans maliyetleri sıfırlanır.
  • Kullandığınız süre ve kullanan kullanıcı sayısı kadar ödeme.
  • Hizmeti dünyanın her yerinde alma imkânı.
  • Güvenlik maliyetleri sıfırlanır.

SaaS ve son kullanıcıya sağladığı avantajlar;

  • İnternet bağlantısının olduğu her yerden ve her zaman uygulamanıza ulaşma imkânı.
  • Kullanıcılar arasında dosya ve bilgi paylaşımı imkânı.
  • Matbu evrak maliyetlerinin ve kargaşasının sıfırlanması.
  • Tüm yazışmaların ve bilgilerin online ortamda barındırılması ve yedeklenmesi.
  • Online dokümantasyon arşivleme imkanının olması.

Hizmetin son müşteriye sunulması ve maliyeti;

  • Hizmet internet aracılığı ile sunuluyor.
  • Hizmet son müşteriye sıradan web tarayıcıları ile sunulmakta.
  • Hizmetin bedeli aylık veya yıllık kullanıcı sayısı ve alınan hizmetler bazında hesaplanır.
  • Kullanıcı sayısı azaldığında, maliyet azalır.

Gittikçe yaygınlaşmakta ve ekonomik daralmalardan zayıflamanın aksine güçlenerek çıkmakta olan bir iş modeli Saas, bazen son kullanıcı tarafında anlaşılmakta sıkıntı yaşansa da anlatırken fayda odaklı olmak önemli.

Bazı moda buzzwordlerin etrafında kümelenip haddinden çok daha fazla önem atfetmeyi seviyoruz. Sanırım genel olarak uçlarda gezmeyi seviyoruz, omuzlarda karşılanan yabancı futbolcunun sezon sonunda yuhalanarak gönderilmesi gibi diğer konularda da aşırı önem atfedip akabinde hayal kırıklığına uğradığımız oluyor. Örneğin sosyal medya bir dönem pazarlama dünyasının merkezine oturtulmuş, etkinlikler “sosyal medya aşağı sosyal medya yukarı”ya dönmüşken daha sonra herkes “sosyal medya balonu”nu konuşmaya başladı.

Neden herşeyi olduğu gibi kabul edemiyoruz, sosyal medya, pazarlama faaliyetleri için ücretsiz (veya ucuz) bir destekçidir. Ama o kadar. Pazarlama dünyasının sahte mesihi olmasının tek suçu etkisizliğinden değil aşırı önem atfedilmesinden diye düşünüyorum.

e-ticarette sosyal medyanın etkisi %1

Forrester araştırmasına göre online alışveriş yapan kullanıcıların %1’inden daha azı sosyal medya (facebook, twitter,pinterest vb) üzerinden satış sitesine ulaşıyor.

geleneksel yöntemler ve e-posta daha etkili

Forrester, 1-14 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen 77 bin online satın almayı analiz ediyor ve şirketlerin pazarlamada sosyal medya kanalları yerine e-posta ve geleneksel yöntemlere odaklanmalarının çok daha kazançlı olacağını duyuruyor.

Araştırma mailingci – sosyal medyacı kavgasının bir roundu mudur bilemiyorum ama sosyal medyanın “pazarlama” aracından “satış” aracına dönmesi fikrinin ne kadar tutacağını f-ticaret girişimlerinin performanslarıyla göreceğiz.

Güvenlik sertifikaları ve artan kredi kartı sayısıyla birlikte e-ticaret üzerinde dönen likitide de günden güne artıyor. Türkiye’deki kredi kartı sayısı 50.000.000 ve banka kartı sayısı da 80.000.000’u geçmiş durumda. Kişi başı 2 kredi kartı 3 atm diyecek olursak internetten alışveriş yapan/yapabilecek 25.000.000 kişilik bir potansiyelimiz var. Hepsinden de önemlisi, bu kalabalık, internet üzerinden alışveriş yaparken “kart numaram çalınır mı?” gibi soruların uzağında olduğumuzu bizzat deneyerek veya yakınlarının deneyimlerinden ötürü öğrenmiş durumda.

Kredi kartında kullanıcı deneyimi-neredeyse- oluşmuş durumda ve Türkiye’de kullanıcı deneyimi demek hemen hemen herşey demek. e-ticaret’e girişlerini erteleyenler herşeyden önce kullanıcı deneyimi ve alışkanlıklarını pas geçiyorlar. Sektördeki rakipleri kartopu gibi büyümelerini kümülatif/katlanarak arttırırken avuç içinde erimeyi bekliyorlar…

e-ticaret’e geç kaldığınız her bir gün;

Türk kullanıcıları e-ticaret sitelerinden 40.000.000 tl’lik alışveriş yaptı.

Günde 370.000 işlem yaptılar,

İşlem başına ortalama 172 TL harcadılar;

İnternete giren her 7 kişiden 1’i internet üzerinden alışveriş yaptı.

Ve birileri kazandı, birileri izledi…

Dipnot: Veriler BKM verileridir ve sanal pos’la yapılan işlemler dikkate alınmaktadır. Sanal pos’un sair sektörlerde kullanımından ve alternatif ödeme sistemleriyle yapılan alışverişlerden kaynaklanan sapma payı mevzu bahis olabilir.

BKM Express

Kredi kartı numarası konusunda muhafazakar olan insanlar için alternatif ödeme sistemleri iç rahatlatıcı bazen de fonksiyonel olsa da hala internet ve online alışveriş alışkanlığı üst düzeyde olan insanlara hitab ediyor. Doğrudan kredi kartı numarası vermek yerine sanal cüzdan kullanmanın en bariz avantajı sanal/fiziksel pos’un mevzu bahis olmadığı c2c satışlarda ortaya çıkıyor. Özellikle de yurtdışındaki insanlara bir şeyler satıyorsunuz tek alternatifiniz diyebilirim.

bkm express nasıl kullanılır?

bkm express nasıl kullanılır?

 

Bu sistemlerin içinde en bilineni paypal. 2008’de yurtdışına satış yaptığım dönemlerde paypal’ın bu konuda oldukça yardımı olmuştu. Paypal’ı kullanmaya bıraktığımda hesabımın şifresiyle birlikte az bir miktar parayı da uzunca bir süre içinde unutmuştum. Paypal hesabıma tanımlı banka hesabımı da kapattığım için o parayı hiç çekemedim. .Belki paypal merkez ofisiyle telefon ederek açmam mümkündü ama o zamanlar merkezi İskoçya’daydı  ve 50$ için o kadar uğraşıp uluslararası hattan dert anlatmayı pek fizibil bulmamıştım.

Bankalararası Kart Merkezi dijital cüzdan olarak yabancı sistemlere bir alternatif geliştirdi, adı bkm express. Bence en büyük avatajı olası sorunlar ya da chargeback durumlarında daha ulaşılabilir olması. Örneğin 2008’de başıma gelen olayda bkm express kullanıyor olsaydım kendime muhattap bulup sorunu çözebilirim.

Bankalar Arası Kart Merkezi’nin 21 Haziran’da tanıttığı sistemin anlaşmalı bankaları; Ziraat Bankası, Akbank, Vakıfbank, , Garanti Bankası, ING Bank, İş Bankası, TEB, Finansbank ve Yapı Kredi Bankası.

bkm express'in avantajları

bkm express ne işe yarar

BKM Express’in avantajları neler?

BKM Express’in diğer ödeme sistemlerine göre en büyük avantajı taksitli ödeme seçenekleri bana kalırsa. Bundan sonra puan kazanma ve kampanyalar geliyor. Kayıt sırasında kart numarasının hepsini değil de bir kısmını istemesi, telefon numaranızı kart bilgilerinizden alarak sms ile şifre göndermesi daha başlangıçta güvenilir bir izlenim veriyor. 3D secure ve ortak pos uygulamasını birleştirmeleri mantıklı.

BKM Express e-ticaret’e ne katacak?

BKM’nin öncelikli amacı, internet üzerinden alışveriş yapan tüketicilerle sanal pos kullanarak internetten satış yapan siteleri bir araya getirerek aradaki ilişkiyi daha güvenli ve kolay hale getirmek. Tüketiciler için en büyük kolaylığı üye iş yerleriyle alışveriş yaptığı zaman her defasında kart bilgilerini girmekten kurtulması.

e-ticaret girişimcileri için şunu da hatırlatmadan geçmeyelim, bkm express  sanal pos’a alternatif değil zira sanal posunuz olmadan bkm express’e başvuramıyorsunuz.

Güvenli alışveriş ama nasıl?

Alışveriş anında, bkm express’in bankalara gönderdiği kısmi kart bilgileri sonucunda işlem gerçekleşiyor ve cep telefonunuza gelen mesajla birlikte onaylayarak süreci tamamlıyorsunuz. Böylece sizden başka hiç kimse express hesabınızı kullanamıyor. Üstelik bu sistem ücretsiz.

Üye iş yerleri

BKM Express’e şimdilik Ereyon, Çiçeksepeti, e-bebek, Genpa ve Yakala.co olmak üzere 5 şirket üye. Ancak BKM Ödeme Araçları Ürün Müdürü Okyar Tahaoğlu’nun açıklamalarına göre çok yakında Biletix, Bimeks, Bonubon, Ets Tur, Evoria, Hediyeciniz, Kliksa,Koçtaş, Markafoni, Migros, Morhipo, My Bilet, Pera Butik, Teknosa, THY ve Yeniçarşım gibi şirketler de dahil olacak. Temassız ödeme ve daha da önemlisi para transferi gibi konularda da pek çok özelliği kullanıma açacaklarını ifade ediyorlar. Para gönderme özelliğinin 2013’e kadar ekleneceğini genel müdür Soner Canko açıkladı.

Bankaların reklam ve tanıtım gücü bkm express’i Türkiye’de ilk ikiye sokabilir ama şimdiye kadar yurtdışına yönelik hiç bir hedeflerini açıklamamaları, hedeflerini Türkiye ile kısıtlı tuttukları gibi bir intiba bıraktı bende. Belki de kademe kademe ilerlemek ve yurtdışına açılmak için Türkiye’de hakimiyet kurmayı bekliyorlardır ama bu stratejiyi güden Yandex’in Google karşısında ne durumda olduğunu hatırlatırım.

Sanıyorum pek yakında sendikacı aktör Mehmet Ali Alabora’yı yeniden ekran  karşısında görmeye başlayacağız.

Bkmexpress.com.tr adresinden siz de üye olabilirsiniz.

Thomas Savery, buharın itiş gücünü ticari amaçları için kullanmayı akıl ettiğinde bu yolun sonunun atsız arabalar, insansız dokuma tezgahları ve iki dünya savaşıyla devam edeceğinin farkında mıydı acaba? Bu iki dünya savaşı ve bir soğuk savaşın sonunda serbest piyasa, “bırakınız yapsınlar”cı “özgür dünya” diyalektikten sağ çıkan taraf oldu. Marks’ın çok güvendiği denklemleri pek çok temel değişkeni analiz edemediği için başarısız birer fütürolojiden öteye gidemedi. Günümüz kapitalist sistemi, temel prensipleri açısından ne o dönemdeki rakipleri ne de neolitik çağdan çok farklı değil aslında.  Kilosuna 2.5 lira verdiğimiz domatesin yalnızca 25 kuruşu köylünün cebine girdiğine göre tarıma başladığımız 12.000 yıldan beri köylü sömürüsünün ötesine hala geçememişiz…

Kıtlık zamanlarında gıda fiyatlarının daha da tırmandırılması için tüccarlar tarafından Haliç’e kasa kasa dökülen  sebze meyveler geride kalmış olsa da köylünün tarla tapanı traktörü yabancı bankaların ipoteğine gün be gün giriyor. El sanatları ve zanaatkarlık günden güne ölürken  katkılı koruculu gıda ürünlerinden başka neredeyse alternatif yok. Üreticiden tüketiciye kadarki zincirde on tane tedarikçi ve komisyoncudan geçerek fiyatları şişiyor.

Üreticiden tüketiciye uzanan zincirde aracıların kaldırılması, hiç değilse azaltılması daha önceden denenmemiş bir şey değil aslında. Kabzımalların tekel oluşturup satamadıklarını çöpe atmak pahasına sebze fiyatlarını karaborsaya çekmeleri sonucunda dönemin İstanbul valisi sebze tedarikçilerini toplayarak fiyatları düşürmezlerse, Anadolu’dan kamyonla sebze alıp uygun fiyata sokaklarda satmakla tehdit etmişti. Daha da kötüsü bu tehdidini gerçekleştirmek zorunda kaldı. Bu olaydan sonra kurulan semt pazarlarından zamanla köylüler kovularak rantiye düzeninin bir parçası haline geldi. Köylü pazarı olmaktan çıkarak metrekaresi bin dolarlara kiralanan tezgahlara dönüştü. Detone tonla haykırılan kulak eziyeti de cabası…

Aynı dert diğer pek çok sektörde de geçerli. İstanbul’da aylığı 1.000 liralık  çürümüş ahırların sorumlusu da aynı komprador zihniyet. Pek çok yerde emlak kartelleri evlerin kiralarını ederinin 100-200 tl üzerine şişirip öyle veriyor. Her sektörde al-satçı zihniyet girdiği yerin fiyatlarını fahişe çeker, türlü oyunlarla bazen de maddi zayıflıklarını istismar ederek  insanların mamüllerini ölü fiyata almaya çalışır. Gerektiğinde el birliği ederek halkın ensesinde yumruk gibi tekelini oluşturur, dürüst satıcıyı pazardan kovar.

Tahtakale mantığı iflas edecek

Bilirsiniz “Tahtakale esnafı”  terimi vardır dilimizde. Ortadoğu tüccarlığının bu tipik örneğine sadece Tahtakale’de değil herhangi bir yerde rastlayabiliriz. Birşeyin fiyatını sorduğunuzda cevap vermeden önce şööyle baştan ayağı süzmesinden sonra tipinize göre bir fiyat çekmesinden ilk bakışta ele verir kendini. Çeyiz almaya giden çiftlerin siparişleri arttıkça gizliden gizliye fazla fiyat çeker. Yani 1 liralık bir şeyden 20 tane alınca mantıken indirim olması gerekirken insanların saflığından faydalanarak daha fazla fiyattan satar. Fatura kesmez, fatura isteyen müşteriden ekstra ücret ister. Kısa vadeli çıkarlarını düşünür. Müşteri memnuniyeti falan zaten hak getire. Bundan yıllar yıllar önce bir arkadaşımla saatlerce dolaşarak bin pazarlıkla aldığım, “heheh çok gezdik ama ucuza kapattık” derken aynı çadırı internette daha ucuza görünce anlamıştım Ortadoğu tipi ticaret mantığının hakkından yalnızca e-ticaretin geleceğini…

Çare e-ticaret’te!

Küresel gıda krizleri her defasında  küresel yatırımcıların gıdaya yatırım yapmalarından sonra oluşur. Pirinç krizini belki hatırlarsınız, zengin amcalar paralarını pirinç stoklarına yatırınca depolara hapsedilmiş  milyonlarca ton pirinç, fiyatları kısa sürede %20’nin üzerinde arttırıldıktan sonra satıldı. Fakir halkın aç karnını doyurmak için akın ettiği bir avuç pirinç küresel zenginlerin emtia fonlarını şişirdi. Bu yüzden üreticiden tüketiciye doğrudan kanalların açılması şart.

Gelir adaletsizliğinin olduğu, zenginin çok zengin, fakirin çok fakir olduğu toplumlarda kölelik düzenine sonrasında isyanlara dönüş başlar. Güçlü toplum güçlü orta sınıfla olur. e-ticaret küçük sanatkarların küçük üreticilerin emeklerini sokak köşelerinden yol kenarlarından kitlelere taşıyabilir. Dev sermaye ve grupların domine ettiği pazarda orta ve  küçük işletmecilere mevzi kazandırabilir. Küçük girişimcilere fırsat zemini oluşturur.

Doğru denetimle üreticiden tüketiciye doğrudan satış, üreticilerin emeğinin karşılığını almalarını, tüketicilerin uygun fiyatlara ulaşmasını sağlar ve insanları üretime teşvik eder. Bu konuda apple store şahane bir örnek. Serbest yazılımcılar güzel paralar kazanıp kendilerini tanıtırken kullanıcılar çoğu ücretsiz ya da sembolik ücretlerle milyonlarca uygulamaya ulaşma imkanına erişti.

Üretici firmalar kendi web siteleri üzerinden doğrudan tüketicilere satış imkanı buluyor. Bezden pastaların bile yüzlerce liraya kapış edildiği internet camiasında sedef kakmacılar, tel örmeciler, bakırcılar, el yapımı  tahta oyuncakçılar, yüzlerce yıllık geleneklerin unutulmuş mirasçıları kırıntılarından doğacak. Elde dokunan kök boyası kilimler turist avcısılarının elinde fahiş fiyata satılmaktansa   artan talepler ve düşen fiyatlarla birlikte duvarlarımızı süsleyecek. Dallarından toplanıp çuvallarla sıkılan şifalı saf zeytinyağlarına üreticilerinin bereketli ellerinden sahip olabileceğiz. Kitlelere erişme fırsatı bulamamış binlerce kobi dünya arenasına çıkmaya başladı bile.

Medyatik kuramsal fizikçi ve fütürist Michio Kaku,  geçtiğimiz hafta ilk defa Türkiye’de sunum yaptı.  Elektrik – Elektronik, Makine ve Bilişim İhracatçıları Birliği’nin Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği AR-GE Proje Pazarı etkinliğinin konuk konuşmacısı olarak çıktı.

Sunuculuğunu metrobüszade Vatan Şaşmaz’ın yaptığı etkinlikte, en iyi ar-ge projelerinin ödülleri verilmeden önce  Michio Kaku’nun konuşması oldukça ilgi gördü.  Konuşmanın teması, “Gelecekte bizi neler bekliyor”du. Sayın Kaku’dan davetlilerin tamamına yakınının mühendis, mühendislik öğrencisi ya da bilişim/teknoloji insanı olduğunu göze alarak daha detaylı bir sunum yapmasını beklerdim. Genele yönelik hazırlanmış jenerik sunumlarından birini yapmış olsa da bu onun ilgiyle dinlenmesini engellemedi tabii ki.

Elbiselerin aynı zamanda insanın  doktorluğunu yapacağı, DNA çiplerine sahip klozetlerin eş zamanlı olarak idrar tahlili yaparak bizi sağlığımız konusunda bizi uyaracağı gibi sağlık konusundaki öngörüleri bir tarafa bırakırsak genel olarak konsept aşamasındaki projeleri bize aktardı.

Bu konsept projelerin çoğu zaten size aşina gelecektir.

Örneğin  otomatik sürücülü otomobil. Aracın GPS konumu üzerinden insansız çalışan otomobil Nevada sokaklarında deneme sürüşünü yapmıştı. Sayın Kaku GPS’in tünellerde ve kapalı otoparklarda çekmediği durumları bize anlatarak moralimizi bozmadı sağ olsun. Otomatik şoförlü araçların neredeyse sıfır kaza oranıyla çalışarak trafik kazalarının sona erdireceğini söylemesiyle neşelenmekle meşguldük zira .

 Artırılmış gerçeklik (augmented reality) uygulamalarının  geleceği sayın Kaku’yu oldukça heyecanlandırıyor olmalı. Üzerinden bu kadar durduğuna göre önümüzdeki 20 yıl içinde geleceğini en sağlam gördüğü konulardan biri sanırım. Önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim sanal gerçeklik içeren  askeri kasklarla  (HUD) olan tecrübelerini paylaştı. Her birinde ayrı birer ip adresi bulunan bu kasklar internet üzerinden tanımlanan dost ve düşman bölgeleri ayrı ayrı renklendirerek askerlere gösteriyor. Michio Kaku’ya göre bu başlıkların yerini kontak lensler alacak. Bu lensler, alış veriş yaparken bir ürüne baktığımız zaman o ürünün bilgilerini ve hangi mağazalarda en ucuzunun bulunduğunu önümüze getirebilecek.

En ileri gelişmelerin tüketim/alışveriş sektöründe olması bizi şaşırtmamalı elbette. Bu yüzden 3D ölçülerimizin yüklü olduğu kredi kartlarımız sayesinde üzerimizde denemeye gerek kalmadan online alışveriş yapacağımızı söylediğinde şaşırmadım ben de. O günler gelse ve ben görebilsem bile yine de elimle tutabildiğim üzeirmde deneyebildiğim kıyafetleri satın almak isterim doğrusu.

Sayın  Kaku’nun bahsettiği gözlüksüz 3D teknolojisi ise seri üretimi yapılıp ticarileştirilmiş durumda çoktan. Robodoc, robolawyer gibi alanındaki sıkça sorulan soruların %99’unu kapsayan robot, avukat vs. robotların olacağından ise şüpheliyim. Bu teknoloji için robota da gerek yok. Bilgisayarlar üzerinden akıllıca dallanmış yapay zeka uygulamalarıyla zaten yapılabilir durumda. Henüz ticarileştirilmemiş olması (bildiğim kadarıyla) ise arama motorunu bilinçli kullanan kişilerin zaten bu tür robotlara ihtiyaç duymaması olabilir. Hatta robot yerine bu hizmetleri akıllı telefonlar verebilecek durumda.

Öngörüler arasındaki “Smart Barbie Doll”, akıllı barbi bebekler için ise pek bir yorum yapamıyorum açıkçası:) Oğlan çocuklarının onların da kıyafetlerini çıkarıp orasını burasını kurcalayacaklarını tahmin edebilmek beni fütürist yapar mı emin değilim:)


Timsahlar ölümsüzdür

En yüksek beklentiler sağlık sektörü konusunda… Steve Jobs’ın ölümüne neden olan Diyafram kanserinden bahsetti Kaku… Pankreas kanserinin gelişmesi 20 yıl sürüyor ve sonra tedavisi olmayan 3 yıllık bir süreçten sonra insanlar ölüyormuş. Aslında pankreas kanserinin tedavisi var ama semptomları son 3 yıllık sürede görüldüğü için, tedavisi mümkün olmayan aşamada tespit edildiği için tıbbi literatürde tedavisi mümkün değil diye geçiyor. Kaku’ya göre gelecekte robotlar karşımıza geçip diyecekler ki; “Sana bir kötü bir de iyi haberim var, pankreas kanseri olmuşsun. Ama üzülme dostum tedavi olmak için daha 20 yılın var!

Michio Kaku ayrıca timsahların ölümsüz olduğunu, ortalama ömürlerinin 70 yıl olarak bilinmesinin sebebi olarak da hayvanat bahçesi görevlilerinin ömürlerinin vefa etmemesinden kaynaklandığını, insanların da timsahlar kadar uzun yaşayabileceğini iddia etti.


Her ne kadar “2012 oldu uçan arabalar nerde lan…!” serzenişinde biri olsam da bugün teknolojiyi etkin kullanan birinin bilim kurgu havasında yaşaması mümkün. Eşyalara sesli komut verebiliyor, eve gelmeden önce kombi, klima gibi eşyalarımıza talimat verebiliyor, haritada arkadaşlarımızın nerede olduğunu görebiliyor, arkadaşlık servislerinden bize en yakın karşı cinsi bulup diyaloğa geçebiliyoruz.  Tabi bu dünyanın bir yerlerinde hala insanların susuzluktan, açlıktan ve basit hastalıklar yüzünden öldüğü gerçeğini değiştirmiyor. Bu yüzden gelecekte karşımıza çıkabilecek teknolojiler seyircileri heyecanlandırsa da onlara sadece şanslı azınlığın sahip olabileceği gerçeğini görmezden gelemedim… O değil de sahi uçan arabalar nerde kaldı? Michio Kaku’nun sunumuna bile giremediğine göre insanoğlu epey bekleyecek.